27 Kasım 2015 Cuma

Özgür müsün?

Demir parmaklıkların arkasına atıyorlar, daha fazla konuşmayalım diye. Düşünmemizi engelleyemedikçe sinirleri bozuluyor. Sindirmeye üzerimize yük bindirmeye gayret ediyorlar. Gerçeği söylemenin gerçeği bilmenin özgürce düşünebilmenin sürekli olarak ceremesini çektirmeye çalışıyorlar. Herkes korkuyor, korkmayansa göze alıyor... Sevdiklerinden uzak kalmayı, hayatı boyunca sakat kalmayı, kovulmayı, kavgayı... Başı bozuk bir düzene sürekli olarak uyumlanmamız bekleniyor. Bok çukurlarının üzerine pembe bir duba yapıp, orada darlıkta üzerinde sadece durmamızı istiyorlar. Dur uyumlan itaat et. 
Bir sisteme dışarıdan baktığınızda görünen büyük tablo veya detayına baktığınızdaki küçük tablocuklar birbiri ile inanılmaz örtüşüyor. Aile bazında özgüvenli oldu diye adam kadına tokat atıyor, gazetecilik bazında yazanı içeri tıkıyor, şirket bazında sesi çıkan işten kovulabiliyor. Yani sistemin her noktasında  gücü yeten yetmeyeni eziyor. Ülkemde sadece yandaşsan mutlusun - onlar da nasıl mutlu gerçekten algılarım yetmiyor - geriye kalan...ölü çocuklar, aç suratlar, bitirilen sanat, yalan haber, insanlıkları ellerinden alınan insanlar...

8 Kasım 2015 Pazar

Sanki hep varız gibi

Yazmaya yazmaya yazamaz oldum. O kadar çok şeyi yapmaktan vazgeçiyorum ki bundan da vazgeçebilme ihtimalim korkutuyor beni... 

Aslında bende de değil sorun duygularımın açığa çıkası kelime olası yok. İçimde ayaklarını uzatmış hayatın tadını çıkartıyorlar. Başıma ağrılar sokan ciddi tartışmalar da oluyor aralarında...sabahına bakıyorum ki sular durulmuş.
Benimler diye ses çıkatmıyorum.