31 Aralık 2014 Çarşamba

ben kalp 2015

günlerdir güneşi göremiyoruz dostlar, güneş gitti bir süreliğine yerine saçları uçuşturan rüzgarları, elleri donduran soğukları ve sırılsıklam eden yağmurlar bıraktı.

şöyle iki ayağım sabit, belimden kıvrılarak bakıyorum 2014'e. Sonra biraz daha bakıyorum. En son biraz daha bakıyorum ki; biraz belim ağrıyor, diyorum yeter, önüne bak. Önüne bakmak çok ileriyi görmeye çalışmak değil benim için, böyle şimdiyi güzel yaşamakla, gelecek için planlar yapabilmenin arasında tatlı bir noktada...

ilkokulda türkçe kitabımda yazan bir metni hatırlıyorum:
"geçmişin pişmanlığı veya geleceğin kaygısını yaşayanlar bu zamanda mutlu olamazlar"

Doğadaki her şeyin birbirlerine olan saygısı olsun bu yılda temennim, sayarken bir de severlerse birbirlerini tadından yenmez.

ağaç kalp insan, insan kalp insan, insan kalp kedi, doğa kalp deniz, köpek kalp ağaç...

hayal etmeye devam! mutlu yıllar.

17 Aralık 2014 Çarşamba

vesikalık fotoğraf

Buyur otur, heh, tamam öyle dur, çok hafif sola gel, başını biraz sağa, kafayı da kaldıralım küçük hanım, o saç gözüne giriyor, onu bir arkaya alalım evet, bir omzu çok hafif düşürelim, dudaklar kapalı, evet olacak neredeyse, ışık gelince gözünü kırpma, belden yukarısı dik, veeee, biraz gülümseyelim gözlerimizle, dişler görünmesin lütfen, veeeee (çıkırt çukurt sesi) evet süper! çok güzel oldu!

15 Aralık 2014 Pazartesi

tam da

Tahta iskemlede oturuyor, arkaya öne sallanıyor, gıcırtının hangi notalara daha yakın olduğunu kestirmeye çalışıyordu. Pencereden yüzüne aralıksız esen serin rüzgar... iskemleye asılı ceketini uçuşturuyordu.

Mevsim kış başı, günlerden öyle bir gündü. Öyle bir günleri severdi, kılıksız, kimliksiz saatlerde hiç yaşlanmadığını düşünürdü. Boşluk boşluktu, akreple yelkovan başkaları için tur atarlardı. Haklıydı, çok haklıydı. Çok koşturduğu zamanlarda ise aynaya bakardı ki, 2 siyah saçı daha grileşmiş. Şimdi ona kaybolan zamanlarını, beyazlaşan siyah saçlarını verselerdi, hiçbir şey değişmezdi. O yüzden iyi ki zaman makinesi yoktu. Geçmişe git aynı şeyleri yaşa zordu, insan sıkılırdı, çok bilmiş olurdu bu kötüydü, ben demiştimcilik ruhuna aykırıydı, çünkü hep birileri bir şeyler derdi. Geleceği önceden bilmenin de adımlarını değiştiremeyeceğini düşündü. Yabancılarşırdı, hüzünlenirdi, boş yere şimdiki evinin kapısını çalardı, içerde tanıdık biri bulamazdı, ağlardı.

Olması gereken an tam bu andı, bu an o andı.
Bunları düşünürken iskemlede uyuyakaldı, aman ne yorgundu, ne daldı.