31 Temmuz 2012 Salı

ablası

Bu aralar pek yazamıyorum farkındayım, bunun için geçerli nedenlerim var... İlhamın yok değil de konsantrasyonum az. Yine bir iş günü, kahvaltı sonrası telaşe, masada yarım kalan çay ve kahve bardakları...
Bugün her günden farklı olarak; ablitim geliyor elma, kiraz diyarından... Küçük ve gururlu kadınım benim. Şu özlem nasıl insanın içinde sinsice büyüyor da, kavuşacağın gün geldiğinde dayanamayacağını sanıyorsun... Yine sarılacak, öpecek, savuracak saçlarını, anlatacak, soracak, anlayacak.... Güzel enerjilerinin ruhumuza ruhumuza yayacak...Hoş gelsin ablası

18 Temmuz 2012 Çarşamba

kavakadın

Bir kavak, dalları yaprak yaprak, boş bir alanda, yanında birkaç arkadaşı, yağmurlarında hüzün, rüzgarlarında şarkısı günün, gövdesinde bir kadın, kadının aklı uzaklarda, gitmek istediği yollardan çok uzakta... Bir kavak, dalları yaprak yaprak, yaprakları toz, tozu demir, demiri kızgın, gövdesinde bir acı, altında mola veren bir kadın, kadının aklı yaşam telaşesinde, işleri rutinde, saçları topuz, elleri sıcağa rağmen buz, gitmek istediği tatillerden çok uzak... Her iki kadın, aynı yeşile bakıyor, dibinde durup tepesine baktı mı ağacın, aynı heyecanı duyuyor, aynı denizi düşünüyor...

13 Temmuz 2012 Cuma

İs arkadaslarim

Dostlar! Sizinleyim... Simdi muhabbet esas, yollar aydinlik, hikayeler dinliyorum. Simdi keyfim yerinde... Aman bize degmesin dertler... Her insanin ici ayri bir guzel...

Sen Bana Bakma, Ben Senin Baktığın Yönde Olurum

Bazen o kadar büyüleniyor ki ruhum, sürprizler geliyor melek kanatlarıyla uçuşan... Yeşilli, kırmızılı bir kitap masamda duruyor, üzerinde bir not yazıyor ki, bir ömür akıllarda kalacak...

11 Temmuz 2012 Çarşamba

o

En yakının, canın... basitçe uçarken, sen basitçe düşersin kayalıklardan, bu öyle bildiğiniz ölümlü bir düşüş değil dostlar! En kötü ihtimalle en dibe sert vurursun... Dibe vurmadan yukarı çıkmak mümkün değildir bilirsiniz... Biz de hep öyle derdik, çıktık da... (Bir şekilde girer dost hayata, yıllar öncedir, o zaman ben ben değilimdir, o da o değildir, şu an ile aynı olan biz bizizdir... Zaman bizi kovalar, biz onu, sesler değişir, görüntüler, aynı vagonun aynı odasına yerleşiriz... Dinleriz birbirimizi, anlarız, seçeriz zaaflarımızı, biliriz, son söz hep aynıdır...) Arkandayım... Çok hayal kurduk, çok şarkı söyledik, çok gurur duyduk birbirimizle, çok kabul ettik birbirimizi, çok seyahat ettik, çok mücadele ettik... Ve çok gitmeyi istedik yeni hayatlara... En yakının, canın... basitçe uçarken, sen basitçe düşersin kayalıklardan, bu öyle bildiğiniz ölümlü bir düşüş değil dostlar! Peşinden gidecek kadar cesaret getirir yüreğine...

hava durumu

Sicaklara alisiyorum, bir sekilde bayilmadan ayilmadan yapiyorum da bunu, soguklari daha cok benimseyen ben, cok soguklarda sanki hafizami kaybediyorum... Vucudun titreyip kendi isisini muhafaza etmeye calisma durumu, çok caresiz, pek bir sıkıntili geliyor... Her kış veya her yaz birkaç ay öncenin nasıl ölümüne soğuk veya sıcak olabildiğini aklım almıyor...Adaptasyonu düşük bir insan da değilim, bir şekilde adapte oluyorum, tabii bedenim benimserken, aklım hayretler içinde kalıyor... Hayır korktuğum şey bu sene sonbahar nasıl geçecek, yeryüzü kendiyle bir beni de soğutmaya çalışacak mı ki? Essin yine rüzgar yüzüme, omuzlarım üşüsün, bir ceket alayım üzerime ince, biradan başka bir içkiye geçme ihtiyacı hissedeyim... Bu böyle bir ömür sürsün diyeyim, ama kasım ortasında gerçek dünyaya döneyim...

7 Temmuz 2012 Cumartesi

Hadi uyan da...

15 dk uykumun bedeli 45 dk ayilmak... Adaptasyonum da yuksektir halbuki, uykunun bunyemde yarattigi meseleye yok cozumum... Deniz kiyisindayim, dalyan derler ama bana pek estetik gelmez adi, yine de uyanis iste... Gunes ve deniz bekle beni once gece ince ince, sonra gunduz, ci vediamo!

5 Temmuz 2012 Perşembe

istek

Sadece eve gitmek ve anneannemin yatağında biteviye uyumak istiyorum. Kurduğum güzel hayallerle uykulara dalıp, güzel rüyalarla uyuyup, güzel müziklerle uyanmak istiyorum. Hava kararınca uyanıp, saati ve günü şaşırmak, çaresizce günümün öldüğünü düşünmek, sonra da bunun aslında bedenime bir jest olduğunu düşünmek istiyorum, beni aralıksız, bıkmadan taşıdığı için haftalardır.

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Frappe ile masa uzerinde unutulmus soguk nescafe

İnsan yasaklar ve cezalar icinde yasayan bir canli... Biraz aciz, biraz caresiz, biraz gucsuz... Biraz dememin nedeni; insanin kendini farkli konseptlerde yasadigi anlar var. Bazen tum daglari delen ferhat gibi, bazen de toprak altindan disari cikamayan bir kostebek gibi. Su an oturdugum kafede bir suru insanla ayni ortami paylasiyoruz. O ya da bu nedenle ve o ya da bu karakterle su an buradayiz. Kimi kendini herkesten farkli, kimi ise siradan hissediyor belki... Peki ya sen? Nasilsin bugun? Okuyor musun bu yaziyi? Meydan okuyor musun dunyaya? Otobana atasin mi geliyor kendini yoksa? Belki su an kuslarin civiltisini, sarabin rengini ve o cir cir boceklerinin igrenc vikaylamalarini hayatinin en guzel sesleri, goruntuleri zannediyor ve hayati seviyor, belki de kusun pisligine lanet edip, sarabin sen de yaratigi bas agrisiyla o cir cirlari hic cekemiyorsun. Sonuc olarak yasiyorsun, gormek istedigin, gulmek istedigin gibi...

hoşluk kavramı üzerine

Renk renk ojeler sürerim tırnaklarıma, üzerime inat, uyumsuz ve az biraz kusurlu olmasını severim. Ojenin en güzel göründüğü yer, denizde veya havuzdayken elinizi suya soktuğunuzdaki görüntüsüdür. Suyun içinde... Yani arada bir perde bir buğu transparan da olsa bir seperatör olduğu zaman her şey biraz daha güzel ve pürüzsüz görünür gözümüze. Davulun sesi gibi bir durum değildir ama bu uzaktan hoş gelen... Yakınındadır, yanındadır ama yine de senin o anda algılayamadığın bir bariyeri vardır...

1 Temmuz 2012 Pazar

Pazar halleri

Bu haftasonunu sevdim... Doyamadigim gunes, doyamadigim muhabbetler ve doyamadigim uykularla dolu. Su an tekli koltuga oturdum, bacagim bacagimin uzerinde. Binlerce dusunce beynimde, ozetle iyiyim. Yarini bilmememiz ne garip, ne huzunlu sadece simdiyi yasiyor olmamiz... Guzel yasamak ne kadar cok kosula bagli. Rahat etmenin alt yapisinda ne kadar rahatsizlik yasiyoruz... Her sey icin mucadele veriyoruz, kosruruyoruz, yine de hayati rayda giden bir tren, karinca surusundeki bir karinca gibi rutine sokmak zor... Ki ben mi rutin istiyorum? Asla... Duzen seviyorum, rutin sevmiyorum...
Rutin:
sf. 1. Sıradanlık, çeşitlilik göstermeyen, alışılagelmiş düzen içinde yapılan. 2. a. Yapılması alışkanlık hâline gelmiş iş: “Herkes kendi rutinine baş eğmesini öğreniyordu.” -A. Kulin.

Geliselim, buyuyelim, ogretelim... Kucuk mucizelerle buyuk mutluluklar yasamak dileklerimle.

Ruyamda

Degerli ben,


Ruyamda ne gordugumu hatirlamiyorum. Ruya nasil da yalniz bir yasam alani ya da kurgu alani degil mi? Bana bir ruyami hatirlat diyemezsin kimseye, yalniz yasarsin, yalniz hatirlarsin... Kimi zaman bir muzigi bi kokuyu ve ya bir insani eslestirmek mumkun olabilir ama kesinligine hic bir zaman inanmayiz. Bu yuzdendir ki hayatta ruya gibi durumlar yasamak tehlikelidir. Ki bu tarz kullanimlar da kisinin uyudugu anlamina gelir, yani hayat cevresinde akarken, iyi nedir kotu nedir gormeden uyuyordur... Ne zaman uyanir veya uyandirilirsa o zaman noktalanir (ask). Simdi ben kimseye yasamayin su anlari diyemem de, ruya arasinda (mola) bir calar saat, bir su icme istegi, bir tuvalet lazim...