22 Eylül 2016 Perşembe

Spor ruhun gıdasıdır

Meyvelerin gitgide küçülerek yok olmasını protesto ediyorum. Çağımızın hastalığı ( belki de uzun yaşama sırrı) malum spor... Aman canımın içi spor yap sağlıklı yaşa, kemiklerin erimesin, dik dur bak göreceksin, ne kadar koşarsan o kadar başettiğin sorunlara karşı da dik durursun... Hiç olmadı esnet gerdir bak tüm gerginliğin havaya karışıp oksijen olacak... Görmedin mi şu kızları şu erkekleri taş gibiler... Eğsen eğemezsin, büksek elin burkulur gibi gibi gibi... E benim gibi o elma da o yer fıstığı da canlı... O canım ağaçlar spor yapmak için kasırgaları hortumları mı beklesin balkondan bakan gelin olacak kız gibi... Yani ben bir armuta bakıp, onun durarak çürüdüğünü göre göre kendim öyle olmamalı mıyım? Ah şu kiraz bir koşabilse poposunu kaldırıp, vallahi ömür boyu göz kırpar tarladaki çileklere... Bu gece buna sardım ne derseniz diyin dostlar... Bitkiler de yürüsün... Onlar da daha uzun yaşasın... Gerçi şöyle bir düşündüm de bu ülkede insanların bile eceliyle ölemediği gibi, caaanım zeytinlerimde nice rantlar uğruna yanarak son nefeslerini veriyor.

3 Eylül 2016 Cumartesi

Hep daha az tabiat, hep daha az biz

Mavinin önüne bir film çektik. Ne yazık gitti mavi bulanık bir renk aldı gözleri... Kafamızı çevirdik. Hayalde güzeldi deniz...Zaten yeşili de aşağılara almıştık çok zaman önce, bilmem kaçıncı kattaki evlerimizden aşağılarda dursun istiyorduk,   yok olunca da sızlanıyorduk buraları mahvettiler diye... Bu karşı duruşumuzu her şeye, aklım almıyor, yahu sen ağacın yapraklarısın işte, denizin tuzusun. Hiçbir detay bütünün bir parçası olmanı engelleyemez... İstesen de istemesen de, uçsan da uçamasan da biraz kuşsun işte. Bunu reddetmek kendini reddetmek olur... Kendimizden böyle ince ince uzaklaştık bir zaman önce (ne zaman hatırlamıyorum)... Kendinden uzaklaşan insan kendini düşünebilir mi? Yapamaz, yapamadık.