15 Aralık 2014 Pazartesi

tam da

Tahta iskemlede oturuyor, arkaya öne sallanıyor, gıcırtının hangi notalara daha yakın olduğunu kestirmeye çalışıyordu. Pencereden yüzüne aralıksız esen serin rüzgar... iskemleye asılı ceketini uçuşturuyordu.

Mevsim kış başı, günlerden öyle bir gündü. Öyle bir günleri severdi, kılıksız, kimliksiz saatlerde hiç yaşlanmadığını düşünürdü. Boşluk boşluktu, akreple yelkovan başkaları için tur atarlardı. Haklıydı, çok haklıydı. Çok koşturduğu zamanlarda ise aynaya bakardı ki, 2 siyah saçı daha grileşmiş. Şimdi ona kaybolan zamanlarını, beyazlaşan siyah saçlarını verselerdi, hiçbir şey değişmezdi. O yüzden iyi ki zaman makinesi yoktu. Geçmişe git aynı şeyleri yaşa zordu, insan sıkılırdı, çok bilmiş olurdu bu kötüydü, ben demiştimcilik ruhuna aykırıydı, çünkü hep birileri bir şeyler derdi. Geleceği önceden bilmenin de adımlarını değiştiremeyeceğini düşündü. Yabancılarşırdı, hüzünlenirdi, boş yere şimdiki evinin kapısını çalardı, içerde tanıdık biri bulamazdı, ağlardı.

Olması gereken an tam bu andı, bu an o andı.
Bunları düşünürken iskemlede uyuyakaldı, aman ne yorgundu, ne daldı.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder